” (fr. nativisme; alm. Nativismus; ing. nativism). Bilgilerimizin doğuştan geldiğini öne süren öğreti. Zihinde deneyle elde edilen bilgilerden önce doğuştan gelen bilgilerin bulunduğunu ileri süren öğreti. Doğuştancılık klasik usçuluğun temelinde yer alır. Doğuştancılar, deneyci bakış açısına tam karşıt bir tutum içinde, dünyaya gelen bireyin zihnini bir tabula rasa olarak görmezler. Onlara göre zihin önsel yani a priori bir takım ilkelere ya da hatta fikirlere sahiptir, dolayısıyla bireyin bilgiye yönelmesi bu önsel hâzineye yönelmesiyle olasıdır, bir başka deyişle birey bu verilmiş kaynağı kendinde tüm ayrıntılarıyla keşfederek bilgi dünyasını oluşturacaktır. Doğuştancılığın ilk büyük temellendiricisi olan Platon, Orpheus’çu- Pythagoras’çı inanç ögeleri çerçevesinde, ruhun sürekli bir göç durumunda olduğuna inanıyor, duyulur dünya’dan yani bu gölgeler dünyasından düşünülür dünya’ya yani gerçek gerçeklikler olan İdea’ların dünyasına göç eden ruhun orada bu gerçek nesneleri gözlemleyerek yetkinleştiğini, böylece yeniden bu dünyaya gelişte onların bilgilerini kendinde barındırdığını, dolayısıyla bu dünyada öğrenmenin ya da bilgi edinmenin “anımsamak” dan başka bir şey olamayacağını bildiriyor, böylece ülkücü anlayışın öncüsü oluyordu. Platon’dan
sonra doğuştancı çizgiyi izleyenlerin başında Descartes gelir” (s. 161-162).
Timuçin, Afşar (2004). Felsefe Sözlüğü, Bulut Yayınları, İstanbul.
Bir Cevap Yazın