J. R. R. Tolkien – Kralın Dönüşü Yüzüklerin Efendisi III

KRALIN DÖNÜŞÜ TOLKİEN

 

“Heyetin başında uzun boylu, kem bir suret kara bir ata binmiş geliyordu, eğer bindiği bir at idiyse tabii; çünkü çok iri ve korkunçtu, yüzü korkunç bir maske, daha çok canlı bir kellenin kafatası gibi bir şeydi; gözlerinin çukurlarında ve burun deliklerinde alevler yanıyordu. Binici tamamen siyahi giysilerle bürünmüştü ve yüksek miğferi de siyahtı; yine de bu bir Yüzüktayfı değil, canlı bir adamdı. Barad-dur Kulesi’nin Naibiydi; onun ismi hiçbir hikayede hatırlanmaz; çünkü o kendi de ismini unutmuştur. Şöyle dedi: ‘Ben Sauron’un Ağzıyım.’ Fakat onun Kara Numenor’lular denilen soydan gelen bir hain olduğu söylenir; bunlar evlerini Sauron’un hakimiyeti zamanlarında Orta Dünya’da kurmuşlar, şeytani bilginin sevdalısı olduklarından ona tapmışlardır. Naip’de Karanlık Kule’nin hizmetinde Sauron yeniden yükseldiği zaman girmiş ve şeytanlığı yüzünden Hükümdarı’nın gözünde gitgitde yükselmişti; bütün orklardan daha zalimdi.

Şimdi dışarı çıkan oydu işte; onunla birlikte kara koşum takımlı askerlerden küçük bir bölüm, üzerinde kapkara ama al bir Kem Göz bulunan tek bir sancak çıktı. Batı’nın Komutanları’nın birkaç adım önünde durarak onları bir aşağı bir yukarı süzüp güldü.

‘Bu ayaktakımı arasında benimle muhatap olabilecek biri var mı?’ diye sordu. ‘Daha doğrusu beni anlayabilecek zekaya sahip biri var mı? En azından sen olamazsın!’ diye alay etti Aragorn’u hakir görerek. ‘İnsanın kral olması için bir parça elf camından, ya da böyle bir kalabalıktan daha çok şeye gerek vardır. Baksana, tepelerden gelen herhangi bir eşkıya da bu kadar adam toplayabilir!’.

Aragorn cevap olarak bir şey söylemedi ama diğerinin bakışını yakaladı, bir an için böyle çekiştiler; fakat kısa bir süre sonra Aragorn kıpırdanmadığı, elini silahına götürmediği halde diğeri sinerek sanki bir saldırıyla tehdit edilmiş gibi geriledi. ‘Ben bir haberci ve elçiyim, bana saldıramazsınız!’ diye bağırdı.

‘Bu tür kanunların geçtiği yerlerde,’ dedi Gandalf, ‘elçilerin daha az küstahlık etmesi de adettendir. Ama kimse seni tehdit etmedi. Görevin bitinceye kadar bizden korkmana hiç gerek yok. Ama efendiniz yeni bir irfana ulaşmadıysa, o zaman bütün hizmetkarlarıyla birlikte sen de büyük bir tehlike içinde olacaksın.’

‘Demek öyle!’ dedi Elçi. ‘Ohalde sözcü sensin öyle mi yaşlı aksakal? Zaman zaman senden ve hep güvenli bir mesafeden karıştırdığın haltlardan ve planlarından, gezintilerinden haber alıyorduk, değil mi? Ama bu kez burnunu çok uzattın Efendi Gandalf; ağlarını Ulu Sauron’un ayaklarına kuran bir aptalın başına neler geleceğini göreceksin. Sana göstermem emredilen nişanlarım var – özellikle sana, eğer gelmeye cesaret edebilirsien.’ Nöbetçilerinden birine işaret etti ve nöbetçi siyah bir kumaşa sarılmış bir bohça getirdi.

Elçi bunları bir kenara koydu ve orada Komutanları’ın şaşkın ve dehşet içindeki bakışları önünde ilk önce Sam’İn taşıdığı kısa kılıcı, sonra elf broşlu gri pelerini ve son olarak da Frodo’nun giymiş olduğu, lime lime olmuş giysilerine sarılmış mithril zırhından yeleği çıkarttı. Gözleri karardı; onlara bir anlık sessizlik içinde dünya da kıpırdamadan durdu gibi geldi; ama kalpleri ölmüş ve son ümitleri de sönmüştü. Prens İmrahil’in arkasında duran Pippin elem dolu bir çığlıkla öne doğru atıldı.

‘Sükut!’ dedi Gandalf sertçe onu geriye ittirerek; fakat Elçi kahkahalar attı” (s. 180-181).

 

Tolkien J. R. R. (1996). Kralın Dönüşü Yüzüklerin Efendisi, (çev. Çiğdem Erkal İpek), Metis Yayınları, İstanbul.

 

mouth-of-sauron

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com'da bir web sitesi veya blog oluşturun

Yukarı ↑

%d blogcu bunu beğendi: