“Böylelikle hayat burada asla erişemeyeceği bir şeyi ister. Bütün formların ötesinde, çıplak dolaysızlığı içinde kendini belirlemek ve ortaya koymak. Oysa bilgi, irade ve yaratım, her ne kadar tamamen hayat tarafından yönetiliyor olsa da, ancak bir formun yerine bir başkasını koyabilir; formun kendisini, formun ötesindeki bir hayatla ikame edemez. Kültürümüzün formlarına yönelik bütün saldırılar, ister tutkuyla ve yerleşik gelenekleri yıkma arzusuyla olsun, isterse de yavaş yavaş biriken eleştiriler şeklinde olsun, ya açık ya da örtük biçimde, hayatın salt hayat olmaklığından gelen gücüyle karşı çıkarlar bu formlara. Bunların hepsi, tinin kültüre dönüştüğü, yani formlar içine girdiği her yerde ortaya çıkan derin içsel paradoksun tezahürüdür. Bana öyle geliyor ki, tarihte bu müzmin çelişkinin keskinleşip hayatın bütününü etkilediği dönemler arasında hiçbirisi, bu paradoksun kendi temel ikilemi olduğu gerçeğini bizimki kadar belirgin biçimde gözler önüne sermemiştir.” (s. 82)
Simmel, Georg (2004). Modern Kültürde Çatışma, (çev. Tanıl Bora), İletişim Yayınları, İstanbul.
Bir Cevap Yazın