“O gece Molla bey, ilk defa olarak, insanî zaafın da bir nevi kuvvet olduğunu öğrenmiş, büyük kartal uçuşlarının alıp götürmediği yerlerde sabrın, küçük ve devamlı çalışmanın, kanaat ve tevekkülün birtakım şeyler, hattâ çok iyi şeyler yapabileceğini samimilikle düşünmüştü. Şimdi oğlunun her yıl küçücük ve dar göğsünü âdeta şişiren bir iftiharla, getirip ayaklarının dibine koyduğu deste deste ‘Aferin’leri, ‘Zikr-i Cemil’leri, cilt cilt ve üstü tuğralı, yaldızlı mükâfat kitaplarını anlıyordu. Hayır, herkes kendisi gibi ‘fâtih’ doğamaz, her adımında bir zafer borusu çalarak yürüyemezdi. Küçük ve sürekli çalışmanın da bir muvaffakiyet payı, hattâ şerefi olmalıydı. Bunun gibi zaaf bilmeyen bir âhengin yanı başında şefkatin, merhametin, kanayan yüreğin de bir yeri vardı. Şimdi oğlunu anlıyordu, hattâ ona acıyordu bile.” (s. 31)
Tanpınar, Ahmet Hamdi (2001). Mahur Beste, YKY, İstanbul.
Bir Cevap Yazın