“Temel işlevlerini zihnin birtakım özel işleyiş biçimlerinden ibaret sayarak, aklın yapılan tüm tanımlamaları dar görüşlü olmaktan başka, en belirleyici boyutunu kaldırıp atmak ya da köreltmek suretiyle onu kısırlaştırmışlardır. Benim gözümde, bizi gerçekle ilişkiye sokan, aşkınlıkla yüz yüze gelmemizi sağlayan her türlü zihinsel işlem, sahici ve kesin anlamıyla akıldır. Geri kalanı olsa olsa… zihindir; salt evcil, sonuç vermeyen bir oyundur, insanı ilkin oyalar, derken yıpratır, giderek umutsuzlandırır, kendi kendini küçümsemesine yol açar.
Bu nedenle insanlığın bugünkü durumunda ‘entelektüel’ denilen kişileri bir eski zaman türünün örneği sayarak geride bırakmak, yeniden akıl insanlarına, gizli kalmış bir gerçeği keşfedenlere yönelmek gerekiyor.
Yepyeni bir gerçeğin ifşasına ihtiyacı var insanın. Çünkü kafasının içindeki keyfi ve sınırsız cinciliğe karşı çıkaracak bir şey bulamadıkça ve onu sahici, kaçınılmaz bir gerçek duygusu uyandıran bir şeye vura vura düzene sokamadıkça cincilik ortamında kendini yitirmekte. İnsanın tek sahici eğitmeni ve yöneticisi işte o gerçektir. Onun kaçınılmaz, insanı canevinden vuran varlığı olmadıkça, ne ciddi bir kültür, ne devlet, ne de hatta kişisel yaşamda bir somut gerçeklik olabilir -ki en korkuncu budur.” (s. 45-46)
Gasset, Jose Ortega Y. (2011). Sistem Olarak Tarih, (çev. Neyyire Gül Işık), Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul.
Bir Cevap Yazın